top of page
Sessizliğin Sesi Çalışmaları.jpg

Sessizliğin Sesi Çalışmaları

Işığın Mücevherleri olarak “Sessizliğin Sesi” çalışmalarımıza kayıtlar devam etmektedir. 

 

H. P. Blavatsky'nin yazdığı Sessizliğin Sesi Teosofik edebiyatın bir klasiğidir. Birçok anlam derinliğine sahiptir ve çalışma, meditasyon ve ruhani ilham için hiç bitmeyen bir kaynaktır. Ses'in tek bir yorumu olamaz ve tüm öğrenciler herhangi bir yaklaşım üzerinde hemfikir olmayacaktır. Onun derin ruhani öğretisinden bir şeyler anlamak isteyen öğrenciler kendi arayış ve keşiflerini üstlenmelidir.

Çalışma iki ay sürecektir ve toplamda sekiz ders olarak planlanmıştır.

HPB'nin kendi ifaderiyle Sessizliğin Sesi:

"Kitap Doğu'daki mistik öğrencilerin ellerinden düşmeyen eserlerden biri olan "Altın Kurallar Kitabından" alınmıştır. Öğretileri pek çok Teosofist tarafından kabul edilen bu okulda ilgili ilkelerin bilinmesi zorunludur. Bu nedenle, bu İlkelerin çoğunu ezbere bildiğim için, çeviri işi benim için nispeten kolay bir görev oldu.

Hindistan'da psişik gelişim yöntemlerinin Gurular (öğretmenler ya da ustalar) arasında farklılık gösterdiği iyi bilinir, bunun nedeni yalnızca altı tane olan farklı felsefe okullarına mensup olmaları değil, her Gurunun genellikle çok gizli tuttuğu kendi sistemine sahip olmasıdır. Ancak Himalaya'ların ötesinde Ezoterik Okullardaki yöntem, Guru basitçe bir Lama olmadığı ve öğrettiği kişilerden biraz daha bilgili olmadığı sürece farklılık göstermez.

Burada çevirisini yaptığım eser, Gizli Öğreti'nin dayandığı Dzyan Kitabı'nın "Stanzalar"ının alındığı eserle aynı serinin bir parçasını oluşturur. Nāgārjuna'nın efsanesine göre büyük Arhat'a Nāgalar veya "Yılanlar" (gerçekte eski İnisiyelere verilen bir isimdir) tarafından teslim edilen Paramārtha adlı büyük mistik eserle birlikte, "Altın Öğütler Kitabı" da aynı kökenden geldiği tahmin edilir. Yine de onun özdeyişleri ve fikirleri, her ne kadar asil ve orijinal olsa da, Sanskrit eserlerinde sıklıkla farklı biçimler altında bulunur, örneğin Jñāneśvarī, Krişna'nın Arjuna'ya tamamen aydınlanmış bir Yogī'nin durumunu parlak renklerle tarif ettiği o muhteşem mistik metinde ve Yine bazı Upanişadlarda geçmektedir. Gotama Budha'nın ilk takipçileri olan en büyük Arhatların hepsi olmasa da çoğu Moğol değil Hindu ve Āryan olduğu için, özellikle de Tibet'e göç edenler için bu çok doğaldır. Yalnızca Āryāsaṅga tarafından bırakılan eserler çok sayıdadır.
 

İlkelerin orijinalleri ince dikdörtgen levhalar üzerine kazınmıştır; kopyaları ise çoğunlukla diskler üzerindedir. Bu diskler veya levhalar genellikle "tefekkür" veya Mahāyāna (Yogācāra) okulları olarak adlandırılan okulların kurulduğu merkezlere bağlı tapınakların sunaklarında muhafaza edilir. Bunlar çeşitli şekillerde, bazen Tibetçe ama çoğunlukla ideograflarla yazılır. Kutsal dil (Senzar), kendine ait bir alfabenin yanı sıra, hecelerden çok ideografların doğasına sahip olan şifreli karakterlerle çeşitli yazı biçimlerinde işlenebilir. Bir başka yöntem de her biri Tibet alfabesinin bir harfine (otuz basit ve yetmiş dört bileşik harf) karşılık gelen rakamları ve renkleri kullanmak ve böylece eksiksiz bir şifreleme alfabesi oluşturmaktır. İdeograflar kullanıldığında, metni okumanın belirli bir şekli vardır; bu durumda olduğu gibi, astrolojide kullanılan semboller ve işaretler, yani on iki burç hayvanı ve yedi ana renk, her biri üçlü, yani açık, ana ve koyu renk - basit alfabenin otuz üç harfini, kelimeleri ve cümleleri temsil eder. Bu yöntemde, beş kez tekrarlanan ve beş element ve yedi renkle birleşen on iki "hayvan", altmış kutsal harf ve on iki işaretten oluşan bütün bir alfabeyi meydana getirir. Metnin başına yerleştirilen bir işaret, okuyucunun her kelimenin basitçe Sanskritçe bir uyarlama olduğu Hint moduna göre mi yoksa Çin'in ideografları okuma prensibine göre mi hecelemesi gerektiğini belirler. Ancak en kolay yol, okuyucunun özel bir dil ya da istediği herhangi bir dili kullanmasına izin vermeyen yoldur, çünkü işaretler ve semboller, Arap rakamları ya da şekilleri gibi, inisiye mistikler ve onların takipçileri arasında ortak ve uluslararası bir mülktür. Aynı özellik, karakteri tanıyan herkes tarafından eşit kolaylıkla okunabilen Çin yazı biçimlerinden birinin karakteristiğidir: Örneğin, bir Japon bunu kendi dilinde bir Çinli kadar kolaylıkla okuyabilir.

Altın Öğütler Kitabı -bazıları Budizm öncesine, bazıları ise daha geç bir tarihe ait- yaklaşık doksan farklı küçük paragraf içerir. Bunlardan otuz dokuzunu yıllar önce ezbere öğrenmiştim. Geri kalanları tercüme etmek için, son yirmi yıldır toplanan ve hiçbir zaman bir düzene sokulmayan çok sayıda kağıt ve not arasına dağılmış notlara başvurmam gerekir ki, bu hiçbir şekilde kolay bir iş değildir. Ne de bunların hepsi tercüme edilip, böylesine yüce bir etiği doğru bir ruhla kabul etmeye hiçbir şekilde hazır olmayacak kadar bencil ve duyu nesnelerine çok fazla bağlı bir dünyaya verilebilirdi. Çünkü bir insan kendini tanıma arayışında ciddi bir şekilde sebat etmedikçe, bu nitelikteki tavsiyelere asla istekli bir şekilde kulak vermeyecektir.

Yine de bu tür etikler Doğu edebiyatında, özellikle de Upanişadlar'da ciltler dolusu yer tutar. "Tüm yaşam arzusunu öldür," der Krişna Arjuna'ya. Bu arzu sadece bedenlenmiş Benliğin aracı olan bedende kalır, "ebedi, yok edilemez, öldürmeyen ve öldürülmeyen" (Katha Upanişad [1:2:18])  "Duyguları öldür" diye öğretir Sutta Nipāta; "hazza ve acıya, kazanca ve kayba, zafere ve yenilgiye aynı şekilde bak" [Bhagavadgītā 2:38]. Yine, "Yalnızca ebedi olana sığının" (Bhagavadgītā18:66). "Ayrılık duygusunu yok edin," diye tekrarlar Krişnaher form altında.

"Başıboş duyuları takip eden Zihin (Manas), Ruhu (Buddhi) rüzgarın sularda sürüklediği tekne kadar çaresiz kılar" (Bhagavadgītā 2:67).

Bu nedenle, yalnızca Teosofi Cemiyeti'ndeki az sayıdaki gerçek mistiğe en iyi şekilde uyacak ve onların ihtiyaçlarına cevap vereceği kesin olan paragraflardan mantıklı bir seçim yapmanın daha iyi olacağı düşünülmüştür. Sadece onlar Krişna-Christós'un, "Yüksek Benliğin" şu sözlerini takdir edeceklerdir:

"Bilgeler ne yaşayanlar ne de ölüler için yas tutmazlar. Ne ben var olmadım, ne siz, ne de bu insan hükümdarları; ne de bundan sonra hiç birimiz var olmayacağız." (Bhagavadgītā 2:11-12).

Bu çeviride, orijinalini karakterize eden şiirsel dil güzelliğini ve imgeleri korumak için elimden geleni yaptım. Bu çabanın ne kadar başarılı olduğuna okuyucu karar verecektir."

- "H. P. B." 

bottom of page