eskimeyen bilgelik
Işığın Mücevherleri tarafından sunulan çalışmalar; kurslar ve içerikler, Teosofi'nin derin perspektiflerini ve görüşlerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynaktır. Bu eğitimler, Teosofi'nin temel prensiplerini kapsayarak, ruhsal arayışı olan bireylerin bilgelik yolculuklarında rehberlik etmektedir. Teosofi'nin felsefi ve mistik öğretileri, insanın evrensel bilincini genişletme ve derinleştirme amacını taşır.
Işığın Mücevherleri'nin sunduğu içerikler, bu öğretileri anlaşılır bir şekilde hazırlayarak bireylerin ruhsal gelişimine katkıda bulunmayı hedefler. Bu kaynaklar, aynı zamanda pratik uygulamalarla desteklenerek öğrenme sürecini zenginleştirir. Bu çalışmalar ile birlikte, bireyler kendi ruhsal potansiyellerini keşfetme ve evrensel bilgelikle derin bir bağ kurma imkanına sahip olurlar. Işığın Mücevherleri, ruhsal arayış içinde olan herkesi, Teosofi'nin ışığında bilgelik yolculuğuna davet etmektedir. Çalışmalarımız, bireylerin ruhsal dönüşüm sürecine rehberlik ederken, aynı zamanda evrensel bir anlayış ve içsel denge kazanmalarına yardımcı olur.
Varlığımızın özü saf bilinçtir ve içsel tanrımızla, bu saf Monatik bilinçle ittifak kurduğumuzda, bilgi bize doğal olarak gelecektir. Anlayışımız genişleyecek ve sonunda kozmik hale gelecek ve o zaman kozmosumuzun sadece bir atom olduğu daha büyük başka bir kozmos olduğunu fark edeceğiz. Bu, evrimin, büyümenin, içsel ve dışsal yoldur; inisiyasyon yoludur, yüce sevgi ve şefkate giden yoldur.
İnisiyasyon kelimesi, başlamak anlamına gelen Latince bir kökten gelir ve ezoterik olarak yeni olmayı, bireyin içinde sahip olduğu tüm manevi ve entelektüel ihtişamı ortaya çıkaracak olan bir yaşam ve çalışma akışına girmeyi ifade eder. Aslında bu, evrimsel sürecin hızlandırılmasıdır: Herhangi bir aşamayı atlamak anlamında değil, doğal olarak o aşamaya ulaşmak çağlar boyu süreceği için, hızlandırma denilen şey, kısa bir süre içinde bu yolculuğu yoğunlaştırmak anlamında kullanılır.
Bu nedenle ezoterik eğitim genellikle acı vericidir, çünkü doğanın olağan prosedürlerinin on binlerce, belki de milyonlarca yıl alacağını hızlı ve güçlü bir şekilde yapmak, hızlandırılmış büyüme anlamına gelir. Bazen acı verici olduğu doğrudur, çünkü hayatın güzelliğini ve uyumunu her yerde görmek için yavaş yavaş büyümek yerine, demir bir iradeyle kendine hâkim olmayı öğrenmeli; kendini tamamen unutmalı, herkese hizmet etmek öğrenilir: Evrensel benlik için kendinden vazgeçmek, kozmik yaşamı yaşayabilmek için her gün ölmek bunun diğer bir adıdır.
Sanırım her insan, kendinin bilincinde olmayan bir tanrı kıvılcımı olarak Sonsuzun bağrından çıktığı ilk andan, öz-bilinçli bir tanrı olarak tanrısallığı yeniden elde edene kadar, başarısız olacağını ve birçok kişiyi başarısızlığa uğratacağını sorgusuz sualsiz çoktan kabul etmiştir, yine de eninde sonunda bunu başaracaktır. (Eğer yükselir ve ileri doğru yol alırsa). Başarısızlıklar o kadar da fazla değildir. Geriye gitmek, durdurmak ve evrimsel akımın akıp gitmesine izin vermek bir şeyi arkada bırakmaktır: Bu ahlaki olarak yanlıştır. İlerlemek, kişiliksiz olmak, kendini unutkan olmak bizim görevimizdir. Açıktır ki, 'geriye gitmek' ifadesi, bir cismin gerçek bir geriye doğru hareketini ima etmez. Fikir, insan deneyiminden uyarlanmıştır. Bir şeyler yapmak için büyük bir cesaretle ve büyük bir hırsla yola çıkabiliriz ve sonra cesaretsizlik bizi ele geçirir ve yaptığımız işi yapmadan geri döneriz. Doğrusunu söylemek gerekirse geriye gitmek imkansızdır, çünkü doğa her an ardımızdan kapıyı kapatır; ne de evrimin gerçekleştirdiğini geri almak anlamına gelmez. Daha ziyade, daha tam olarak ruha yükselmek yerine, maddenin daha da içine dalmayı ifade eder; başka bir deyişle, evrimsel yolculuğumuzun yönünü değiştirmek demektir.
Başarısızlığa uğramamış ve birçok kez başarısız olmuş bir Mahatma asla olmamıştır. Başarısızlık talihsizliktir, ancak giderilebilir ve gücün iradesiyle zafere dönüşür. W. Q. Judge'ın sözlerini alıntılamak gerekirse:
Belirli eylemlerde veya çabalarda "başarısız" olabiliriz, ancak sebat etmeye devam ettiğimiz sürece, bunlar "başarısızlık" değil, kendi içlerinde gerekli derslerdir. Direnç ve çaba yoluyla taze güç kazanırız; üstesinden gelmekle kazandığımız tüm gücü kendimize (okült yasalarla) toplarız. Tüm "başarı" sadece bizim için değildir, sürekli, ısrarlı çabadır ve bu “başarıdır” sadece tüm planlarımızı veya girişimlerimizi gerçekleştirmek değildir. Üstelik Doğada ne kadar yükseğe çıkarsak çıkalım, her zaman merdivenin tırmanacak yeni basamakları vardır. (Tüm basamakları çaba ve cehit içinde, ama aynı zamanda bilinçli bir şekilde kullanılan gücün ve iradenin büyük sevinci içinde merdivenin basamaklarına tırmanırız.) Adept[1] bile önünde yeni denemeler, sınavlar görür. Unutmayalım ki "Başarısız oldum" dediğimizde bu, bir hevesimiz olduğunu ve hala hevesli olduğumuzu gösterir. Ve bu böyleyken, önümüzde ölçeklendirmek için daha yüksek mükemmellik dereceleri varken, Doğa bizi asla terk etmeyecektir. Yükseliyoruz ve hevesleniyoruz ve başarısızlık duygusu bunun en kesin kanıtıdır. Ancak, özlemlerinin sınırlarına ulaşmış ya da onları geride bırakmış hiç kimseye Doğa'nın faydası yoktur. Böylece her "başarısızlık bir başarıdır". Başlangıçta istekleriniz ne kadar büyük olursa, karşılaşacağınız zorluklar da o kadar büyük olur. O zaman unutma, gerçek başarıya ulaşmanın tek yolu sürekli başarısızlık olsa bile denemeye devam etmektir. Mektuplara Cevaplar, Eylül 1892
İnisiyasyonun amacı, acemi olanı kendi içindeki tanrısıyla bütünleştirme ile başlar ve insanı “tanrılarla” birleştirmektir. Bu sadece tanrılarla bir ittifak değil, aynı zamanda inisiyenin, öğrenicinin, eğer başarılı olursa, peçenin ardı ardına açılması ve perdeden geçeceği anlamına gelir: Önce maddi evren, sonra fiziksel-maddi evrendeki diğer evrenler ve diğer her biri… Bir perdenin arkasından yeni geçiş, daha büyük bir gizeme girmektir. Kısaca ruhani-ilahi evrenle öz bilinçli “bir” oluştur, olma halidir; bilinci genişletmek, böylece sadece insan olmaktan çıkıp kozmik erişimleri kendine çekmektir. Böylece insan, düşüncesinde ve bilincinde, evrensel Varlığın her parçasında evinde gibidir. Sirius'ta ya da Kutup Yıldızı'nda, Canopus'ta ya da yeryüzünde olduğu kadar ve hatta daha çok görünmez dünyalardaki evindedir.
İnisiyasyon, tekâmül sürecinin hızlanmasıdır, dışsal fiziksel insanla karşılık ilişki içinde içsel insanın canlanmasıdır. Daha yüksek aşamalarında, gerçekten de tanrısallığa ait olan bilincin açılımını ve buna açılıma bağlı olarak güçlerini de beraberinde getirir ama aynı zamanda tanrısal sorumlulukların kendi üzerine alınmasını da ima eder. Hiç kimse sadece bir kâğıt parçasına imza atarak ezoterist olamaz; kalbinde Budhinin ışıltılı parıltısı olmadıkça ve zihnini aydınlatmadıkça bu mümkün olmaz. Doğal bir ezoterist, içinde parlayan Mesih ışığının en azından bir parıltısıyla doğmuş kişidir. Böyle bir kişi, er ya da geç, karmanın işleyişinin değişmez seyrini izlediği kadar kesin bir şekilde, yola çekilir, çünkü bu, kaderinin, geçmişte eğitilmiş ve şekillendirilmiş, şimdi olduğu gibi karakterine işlenmesidir ve meyveleride gerçeğin içgüdüsel olarak tanınmasına doğru çiçek açar.[2]
İnisiyasyonun en az ve neredeyse ihmal edilebilir kısmı ritüeldir. Hiçbir inisiyasyon diğerine devredilemez. Tüm büyüme, tüm ruhsal aydınlanma, kişinin kendi içinde gerçekleşir. Başka yolu yoktur. Sembolik ayinler ve dışsal gereçler, öğrenciye yardımcı olmaktan başka bir şey değildir, iç görme gücünün, iç gözün gelişmesine yardımcı olur. Bu nedenle, herhangi bir inisiyasyon aşaması, nerede olursa olsun veya düzenlemeler ne olursa olsun, özünde bireysel bir iç açılımdır. Öyle olmasaydı, günümüz kiliselerinin büyük çoğunluğunda olduğu gibi, içi boş bir ayin dışında hiçbir inisiyasyon olamazdı; öyle olsa bile, bunlar, ne kadar soluk olursa olsun, bir zamanlar çelaların inisiyasyon sürecinden geçen deneyimlerinin yansımalarıdır.
Yunanistan'ın eski gizemleri, örneğin, Eleusis topluluğu tarafından ve Semadirek'te (Samothrace) veya Delfi'de veya yine Trophonius'un Görücülük merkezinden gerçekleşenler büyük ölçüde törenseldi. Yine de hepsinde, yozlaşmış günlerde bile, belirli miktarda gerçek ruhsal deneyim de vardı. Bu törenlerle ilgili literatüre baktığımızda, karşılaşılması ve üstesinden gelinmesi gereken zorluklara dair bulunan ipuçlarının kelimenin tam anlamıyla yorumlanmaması gerektiğini de ekleyebilirim; tam olarak hayali değildirler, ancak inisiyenin kendisinde karşılaşması gereken şeyin sembolik temsilcileridir. Çünkü düşünceler zihinsel varlıklardır ve bu nedenle kendilerine ait biçim ve güce sahiptirler ve birey kendi alt doğasını üzerinde başarıya ulaşmalı ya da onun isteklerine karşı başarısız olmalıdır.
İnisiyasyon döngüsünde aslında on derece vardır, ancak sadece güneş sisteminin tezahür etmiş yedi planına ait olan yedinin bizi ilgilendirmesi gerekir- en yüksek üçü mevcut insan anlayışının tamamen ötesindedir ve bilincimiz neredeyse evrensel, insanüstü hale gelene kadar öyle kalacaktır. Bu yedi derece, kutsal yolculuk adayının yarı-kutsallığa erişmeden önce geçmesi gereken yedi büyük kapıdır. Bu portalların her biri arasında, içinden geçilmesi gereken yedi küçük kapı vardır, her biri eğitimde, okulda birer adımdır, böylece toplamda kırk dokuz aşama vardır, tıpkı güneş sistemimizde kırkdokuz düzlem olduğu gibi. İlk yedinin her birinde yedi büyük plan ve yedi alt plan veya küçük küreler veya krallıklar bulunur.
İlk üç seviye veya derece, ruhsal ve entelektüel olarak gelişmek ve daha büyük olmak için bitmeyen özlemle çalışma ile ilgilidir ve aynı zamanda hayatı yaşamayı kapsamaktadır. Bunlar semboliktir, yani ritüeller devam ettiği sürece biçim olarak dramatiktir. Aynı şekilde, doğanın derin sırları hakkında da (bu ritüellerin ana parçasıdır) öğretiler mevcuttur ve bunlar nadiren mantıklı (alt akıl) ve ardışık bir biçimde verilir, çünkü bu beyin-zihin yoluna ait yaklaşımlardır, ancak böyle anlatımlarda bile bir ipucu, bir ima ile yer almaktadır. Yöntem, öğrenenin zihnini diğer insanların düşünceleriyle doldurmak değil, kendi içindeki ruhsal ateşi uyandırmaktır, bu da anlama yetisinin uyanmasını sağlar, böylece acemi aslında kendi inisiyatörü olur.
Bir kişinin fikirler, düşünceler yoluyla dışarıdan aldığı şey, yalnızca içteki ışığın alınması için hazırlanan içsel titreşimi uyandıran dış uyaranlardır. Fikirlerin aktarımı bir konuşma yönteminden başka bir şey değildir. Alıcının psikolojik aygıtında karşılık gelen titreşim akorunu oluşturan izlenimler oluşturulur ve anında alıcının kendi zihninde ona karşılık gelen bilgi yanıp söner. Gerçeğe, kendini tamamen unutma noktasına kadar bağlılık, alma kanalının açılmasına neden olur. Işık ve bilgi daha sonra zihne ve kalbe girer- kişinin kendisinden, bu şekilde uyanan veya daha doğrusu, geçici de olsa işlemeye başlayan içsel tanrısı aracılığıyla kişi kendini bu şekilde inisiye eder. Tüm süreç, doğanın yasalarına, anlayışa, içsel görüşün doğal gelişimine dayanır.
Dördüncü inisiyasyon ile yeni bir dizi içsel açılım başlar- yani sadece çalışma, özlem ve hayatın yaşanması, ileriki aşamalarda çalışmaya devam etmekle kalmaz, aynı zamanda bu derecede yeni bir şey meydana gelir. O andan itibaren, inisiye kişisel benliğini ya da tabiri yerindeyse kişisel insan anlayışını kaybetmeye ve tanrısallığa karışmaya başlar, yani sadece insani olanın kaybı başlamış olur ve bu aynı zamanda ilahi olana da girişin başlaması demektir. Fiziksel bedeninden nasıl ayrılacağı, fiziksel zihninden nasıl ayrılacağı ve yalnızca fiziksel evrenin değil, özellikle de görünmez âlemlerin büyük alanlarına nasıl ilerleyeceği öğretilir. Daha sonra temas kurduğu varlıkların ve kürelerin samimi bilincine girmeyi, o küre ya da varlık olmayı öğrenir.
Bunun nedeni, bir şeyi tam olarak bilmek için o olmak gerektiğinden gelir, en azından geçici olarak, kişi onun tüm erişim alanlarında tam olarak ne olduğunu olarak anlayacaksa, o olmalıdır. Bilinci, o anda anlamını öğrenmekte olduğu varlığın veya şeyin bilinciyle birleşmelidir. Cehennem yaratıklarının yaşamının ve acılarının ne olduğunu öğrenmek için inisiyenin "cehenneme" "inişine" dair yarı-mistik hikayeler buradan kaynaklanır ve kısmen de bu varlıkların yaşadıklarını kendi hatalarının karmik sonucu olarak deneyimleyen kişinin şefkatini ortaya çıkarmak için bu iniş gerçekleşir. Ve aynı şekilde, diğer yönde, inisiyenin tanrılarla nasıl bir olacağını ve onlarla nasıl iletişime gireceğini öğrenmesi gerekir. Doğalarını ve yaşamlarını anlamak için, o denetim süresi boyunca kendisinin bir tanrı olması gerekir; başka bir deyişle, kendi en yüksek varlığına girmesi gerekir.
Böylece, dördüncü inisiyasyon ile acemi kişi, bilincin yeni âlemlerine kaymaya, onlara çekilmeye başlar; içsel yapının ruhsal ateşleri hem karakter hem de işlev açısından en güçlü haldedir; Spiritüel elektrik, tabiri yerindeyse, çok daha güçlü bir akımla akmaktadır. Kişi bu mistik şeyleri günlük kelimelere dökemez. Öğretilere ve sembolik veya dramatik ritüele ek olarak, acemi- ve derecesi ne kadar yüksek olursa olsun her zaman böyledir- doğanın güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğrenir ve bilinçli olarak bedeni, gezegenimizi güneş sisteminin diğer merkezlerine geçmek için terk etmek gibi harikaları başarabilir.
Beşinci seviyede son seçim gelir: Kişinin büyük Şefkat Budhaları gibi, dünyaya yardım etmek, kendisi için değil de başkasına yardım etmek için yaşama geri dönüp dönmeyeceği ya da Pratyeka-Budhalar gibi, kişinin benlik yolunda ilerleyip ilerlemeyeceğine dair – sadece kendini geliştirme – seçimler yapılır.
Altıncı inisiyasyon, bilincin ve deneyimin daha da yüksek âlemlerine koşar ve sonra, kişi ilahi benliği yle yüz yüze karşılaşmasını ve onunla bir olmasını içeren son ve en yüksek inisiyasyon, yedinci gelir. Bu gerçekleştiğinde, başka bir öğretmene ihtiyacı yoktur. Aynı zamanda, insan ırkının sessiz gözcüsü olarak adlandırılan şeyle pratik olarak özdeş olan yüce Mahachohan ile bireysel iletişimi de içerir.
Her derece kendi kural ve eğitim esaslarını içerir. Bununla birlikte, bir kural olarak, acemi için en büyük rehberin, onun nihai ruhsal ve entelektüel mahkemesi olan kendi içindeki tanrı olduğu ve öğretmeninin ikinci sırada olduğunun gerçeği her şeyde ve yerde geçerlidir. Öğrenci böyle olanlara memnuniyetle bağlılık gösterir- ama hiçbir durumda körü körüne itaat etmez- çünkü o zamana kadar hem kendi içsel tanrısının hem de öğretmenin içsel tanrısının Alaya'nın benliğinin kıvılcımları olduğunu bilir.
Derece ne kadar yüksek olursa, öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişkiler o kadar gayrı resmi ve daha az törensel hale gelir ve öğrencinin içinde yaşamak ve öğrencinin içinde yaşamak ve içsel ilahi vizyonuyla bir olmak için çabalaması o kadar çok beklenir. Ayrıca, daha ileri aşamalarda herhangi bir kayıt alınmaz, yazılı notlara bağımlılığın asla olmadığı bir eğitimdir. Kişi üzerindeki etkileri koruyabilmek için eğitilir ve bu eğitim onun hafızasıyla ilgilidir. Ne yazılı bir metinde ne bir resimde ne şifrelenmiş bir şeyde ne de gravürde öğretiler görünür kayıtlara bağlı değildir; sadece akılda ve kalpte taşınırlar.
Bütün çaba, içsel tanrının irade gücünü, bireyselliğini ve doğal yetilerini uyandırmaktır. Bu nedenle, zekânın aktarımı, eski deyimi kullanırsak eğer, nefesten nefese ve ağızdan kulağa geçer. En yüksek derecelerde buna bile izin verilmez, çünkü ezoterik bilgi ve bilgeliğin alıcısı olan acemi artık o kadar eğitilmiştir ki, adeta düşünce aktarımı yoluyla alabilir ve hatta öğretmeninin huzurunda olmasına bile gerek yoktur. Öğretmen gitgide daha fazla sessiz ses aracılığıyla iletişim kurar, sessizliğin sesi, öğretilerin 'dile getirildiği' ses, öğrencinin içindeki manevi kapıları açan sestir.
İleriye doğru atılan her adım daha büyük bir ışığa girmektir, buna karşılık bir adım önce orada kalan ışık gölgedir. Evrim merdiveninde ne kadar yüksekte olunursa olunsun, tanrılar kadar yüksekte de olsa, her zaman hemen önünde, kendisinden daha çok bilen biri vardır ve onun önünde, giderek daha geniş kozmik bilincin sürekli yükselen bir varlık yelpazesi vardır. Hiyerarşik akış, doğanın temel çerçevesidir; bu nedenle, hiçbirimiz öğretmensiz değiliz, çünkü üstümüzde sonsuz evren bulunur ve bizimkinden çok daha üstün yaşam ve evrimsel deneyim hiyerarşileridir.
Sonuç olarak, bir insanın Monatik özü, kendi hiyerarşimizden ayrıldıktan sonra, kozmik varlığın yüce âlemlerine ilerlediğinde, bunu bir embriyo-varlık olarak yapar ve orada bu yeni yaşam merdiveninin ilk turundaki tırmanışına başlar ve zorunlu durumlarda adımlarını yönlendirecek birine ihtiyaç duyar. Ve bu rehberlere ve öğretmenlere duyulan ihtiyaç, periyodik çağlar boyunca, o yaşam merdiveninin en üst basamağında giderek daha yükseğe tırmanana kadar devam edecektir, o zaman bile daha yüce gizemiyle varlığının en iç kısmında biri orada duruyor olacaktır. Ve bu yüce gizeme ne isim verebiliriz? İnsan dili başarısız olur ve yalnızca ruhsal hayal gücüyle ilahi olanın alanlarına erişebiliriz. Böylece evrimleşen varlık sürekli olarak bir yaşam alanından diğerine, tarif edilemez deneyimin bir hiyerarşisinden diğerine geçer ve böylece sonsuza kadar ilerler. Ebedi Hakikat'in yüzünü örten peçenin üzerinde peçe olduğu için, insanın hayat okulunda her zaman öğrenen olduğu aşikâr değil midir?
Manevi anlayış bir kez geldiğinde, unutkanlık asla gelişemez. Başarısız adayın uğradığı başarısızlığın halleri, görülen ve neredeyse dokunulan ihtişamı bellekten silememesinde yatar. Cenneti hiç tatmamış olan, onu başarı ümidi ile arzular ve oysa onun sınırlarını aşmış ve kapılarından Tanrısal olana bir göz atmış ve sonra içeri girememiş olan kişi, görülen ve kaybolan görüntünün hatırasıyla ruhunu ıstırap ve hatta umutsuzlukla doldurmaya yetecek kadar hatırlayacaktır.
Daha ileri derecelerde müthiş olsalar da şiddetli sınavlara gelince, zihniyet, en ikna edici karakterin dış etkilerini uzaklaştıracak şekilde olmalıdır. Bu tür etkiler, bir açıdan büyük bir erdem olan, ancak birçok bakımdan ölümcül bir zayıflık olan etkilenebilirlikte ortaya çıkar ve dikkatle izlenmesi gereken bir başka psikolojik faktör de beyin-zihnin çok güçlü ve çok hızlı mantık yeteneğidir. Zihniyet, daha asil niteliklere katı bir şekilde tabi kılınmalı ve daha yüksekte olanın yerini gasp etmemelidir; boyun eğdirilirse, o zaman gerçek bir değere sahiptir. Budhi ilkesine dayanan yüksek zihnin kökleri, yanılmaz bir mantığa ve kendi esas sezgisine sahiptir; beyin-zihin prosedürleri soluk ve genellikle çarpık yansımalardır ve bu nedenle genellikle en tehlikeli düşmanlardır.
Eğer kişi okültizm ile uğraşıyorsa açığa çıkan olumsuz sonuçlardan cezasız kalacağını düşünmemelidir. Tüm doğa uyanır ve alt benlikle savaş zaman zaman çaresizlik haline bürünebilir, çünkü acemi kişi içgüdüsel olarak onu yenmeyi ya da başarısız olması gerektiğini hisseder. Ama ne kadar alçak gönüllü ve basit olursa olsun, üzerine düşen ilk görevi sadakatle yerine getirirse, onun yolu budur. Kendi zayıflıklarımızı yenerek sadece kendi doğamıza değil, tüm insanlığa yardım ederiz; dahası, her canlıya, hisseden her şeye yardım ederiz, çünkü evrenin dolaşımı olan güçlerin ta kendisiyiz.
İnisiyasyonun en yüksek amacı, kişinin esas benliği ile birlik bağını elde etmesidir.[3] Bu, her birimizi bireysel bir tanrı yapmak anlamına gelen tanrılara giden yoldur. Bu yolun izlenmesi çok ciddi bir iştir ve en kutsal girişimdir. Eğer kişi yüce ve nihai olana ilerlemek istiyorsa, kişinin doğasının içerdiği her gücü, iradesinin gücünü, ortaya çıkarmalıdır. Bunu nasıl başaracağımız, kişiliğin bağlarını, düğümlerini tamamen görmezden gelinmesi ile mümkündür. Kişi varlığının merkezi çekirdeği etrafında var olan bilincin pürüzsüz, yörüngesel hareketine dahil olur ve sonunda Yüce Harika ile, içindeki tanrısallık ile kaynaşmaya ve bir olmaya doğru ilerler.
Her perdenin arkasında bir başkası vardır, ama onların içinden gerçeğin ışığı, her birimizin içinde sonsuza dek yaşayan ışık parlar, çünkü o bizim iç benliği mizdir. Özünün çekirdeğinin merkezindeki her insan, uzay boşluklarındaki yıldızlı ev sahiplerinden biri olmaya yazgılı bir güneştir, öyle ki, ilahi-ruhsal parçamız evrensel Varlık boyunca yayılmaya başladığı ilk andan itibaren bile, embriyoda halindeki bir güneştir, o dönemler uzayda var olan başka bir güneşin çocuğudur. İnisiyasyon, öğrencinin kalbindeki bu içsel, gizli, yıldız enerjisini ortaya çıkarır.
“Aham asmi Parabrahman”, Ben sınırsız tüm olanım hem uzayın hem de zamanın ötesindeyim. Bu fikir, kadim hakikat tapınağının temel taşıdır. Bizim evrensel evimiz, ilahi, ruhsal, psikolojik, eterik ve fiziksel seviyelerdeki doğa anadır. Her yerde olduğumuz için belirli bir konumu olmayan bir evde yaşarız.
O halde, eğer bunu yapmak için sarsılmaz bir iradeye ve daha büyük bir ışığın özlemine sahipsek, herhangi bir insanoğlunun yükselebileceği yol buradadır. Hiyerarşinin farklı aşamaları boyunca yükselebilir ve varlığı nihayet küremizin Sessiz İzleyicisi ile bir olana kadar her adımını inisiyasyon yoluyla yukarı doğru atabilir. Sonra, daha da uzak bir dönemde, Monatı gezegensel zincirimizin sessiz gözcüsü ile bir olacak ve kozmik zamanda daha da uzak bir dönemde, güneş sistemimizin hiyerarşisi ile bireysel bir Monatik yaşam merkezi olarak tanımlanacaktır.
İçimizdeki evren, evrenin en içindekidir: Her öz, her enerji, her güç, her yeti, sınırsız olan her şey, aktif ya da gizli olan her birimizin içindedir. Tüm büyük bilgeler aynı gerçekliği öğretmişlerdir: "İnsan, kendini bil" bu da düşünce ve duyguda içe doğru gitmek, her zamankinden daha büyük ölçüde, varlığımızın özündeki tanrısallıkla bilinçli olarak ittifak kurmak anlamına gelir. (Aynı zamanda evrenin kalbi olan tanrısallık ile) Gerçekten de evimiz oradadır: Sınırsız, uçsuz bucaksız Uzay.
[1] Latince Adeptus kelimesinden türetilmiştir- "elde eden" anlamındadır. Terim, inisiye olan ve okült bilimlerin ustası haline gelen, “fiziksel, zihinsel, psişik ve ruhsal organizasyonlarını mümkün olan en yüksek derecede geliştiren ve mükemmelleştiren kişiler” anlamına gelir (Gizli Öğreti Cilt I sayfa273). H.P.B sağ ve sol yolun ustalarını ayırt eder. İkincisi, güçleri bencil amaçlar için kullanılanlar. Teosofide bu terim genellikle Mahatmalara veya Bilgeliğin Üstatlarına atıfta bulunmak için kullanılır.
[2] Ara sıra, geçmiş yaşamlarında çela olan, ancak yolda tökezleyen ve öğretmenleriyle kendileri için çok talihsiz bir şekilde bağlantıyı koparan bireyler vardır. Yine de geçmiş başarıları nedeniyle, bir sonraki veya muhtemelen ikinci bir enkarnasyon gerçekleştiğinde, olağandışı güçler veya yeteneklerle donanmış olarak hayata geçerler; onlara ışık veren ve içlerindeki tanrı ile temas halinde olmalarına yardımcı olan ruhsal, entelektüel ve psişik deneyimlerden oluşan bir rezervuarla girerler.
H.P.B. bunlara Nirmanakayaların bebekleri adını vermiştir ve bir örnek olarak Jacob Boehme'yi işaret etmiştir. Ciddi bir karakterin inatçılığıyla bağı koparan, ancak elde ettiği ruhsal kazanımları kaybetmemek için yeterince ilerlemiş bir kişi vardı. Artık doğrudan bir çela olmasa da yine de izlendi, yardım edildi ve gelecekteki ilerlemesi nazikçe teşvik edildi, böylece bir sonraki yaşamda (hatta en son Jacob Boehme olarak yaşadığı yaşamın sonunda), tekrar öğrencilik aşaması denenmiş veya bilinçli bağlantıyı kurmuşlardır. Başka bir deyişle, Boehme ruhsal deneyimler yaşadı; kabul edilmiş bir çela olduğu eski günlerde kazandığı, kendi içindeki ışık pınarından inisiye olmuştur. Gerçekte, söylendiği gibi, tüm inisiyasyon kendi kendine inisiyasyondur, kendi kendine uyanmadır. Bir öğretmen sadece rehberlik eder, yardım eder, ferahlık verir, teşvik eder ve destekler. Bkz. Gizli Öğreti Cilt 1 sayfa 494.
[3] Bazı nedenlerden dolayı, birkaç kişi arasında, en yüksek inisiyasyonların kadınlardan mahrum bırakıldığına dair tuhaf bir yanlış anlama var. Ancak durum böyle değildir. Dünyada bir kadının en soylu kazanım zirvesine ulaşmasını, en zorlu inisiyasyon sınavlarını başarıyla geçmesini engelleyen hiçbir şey yoktur. Bununla birlikte, en yüksek inisiyasyonları alanlar bunu genellikle bir eril bedende yaparlar, çünkü daha kolay olduğu için, psikolojik ve fizyolojik aparatlar bu inisiyasyonları geçmek için daha iyi hazırlanır. Ama geçmiş ya da şimdiki herhangi bir çağda inisiyasyonun insanların ayrıcalığı ya da özel ayrıcalığı olduğunu ya da böyle bir şey olduğunu varsaymak düpedüz aptallık olur.
Kadınların tapınaklardaki eğitimlerde yerlerini aldıklarını ve ezoterik eğitimde yüksek ve olağanüstü onurlar elde ettiklerini anlamak için, tarihi Yunan ve Roma'nın insan biçimci ve materyalist uygarlıklarında bile, uzun ve kesintisiz peygamberlik soyunu hatırlamak yeterlidir. Delphi'deki Oracle belki de en yaygın olarak bilinenidir; diğer örnekler, antik çağdaki kadın liderleri, kâhinleri ve görücüleriyle ünlü olan Kelt Druidleri ve Cermen halklarıdır. Her ne kadar kadın inisiyeler inzivaya perdesinin arkasında kalmış olsalar da içsel kapasiteleri ve başarma güçleri evrensel olarak bilinmektedir.