top of page

agni yoga

Agni Yoga, 1920'lerde Nicolas Roerich ve Helena Roerich tarafından Batı dünyasına tanıtılan ve Sanskrit dilinde "AteÅŸlerin BirliÄŸi" veya "Kutsal AteÅŸ ile BirleÅŸme Yolu" anlamına gelen bir öÄŸretidir. Temelinde, Agni Yoga günlük hayatta uygulanabilen bir yaÅŸam tarzı olarak kabul edilir ve bilinçli, sorumlu ve yönlendirilmiÅŸ düÅŸünceye, ateÅŸin enerjisine ve evrensel bilince odaklanır.

​

Agni Yoga'nın kökleri kadim Hint felsefelerine dayanmakla birlikte, evrenin yaratıcı ateÅŸi ve insanın zihin ve kalbinin güçleri, özellikle sevgi, düÅŸünce ve yaratıcılıkta kendini gösteren "spiritüel enerji" kavramları üzerine kuruludur. Helena Roerich'e göre Agni Yoga, tüm yogaların sentezidir ve zamanımızın atmosferini doyuracak Agni – AteÅŸ'in, tüm yogaların ateÅŸli bir sentezine dönüÅŸeceÄŸi yaklaÅŸan AteÅŸli ÇaÄŸ'ı öngören antik Hindu metinlerine dayanır.

​

Agni Yoga, evrensel bilgelikle baÄŸlantılı olarak, bireysel çaba ve insanlık için eriÅŸilebilir bir hedef olarak gezegen bilincinin evrimini vurgular. Bu öÄŸreti, Teosofi (Madam Blavatsky) ile iliÅŸkilendirilen okullara aittir ve Alice A. Bailey tarafından da desteklenmiÅŸtir.

Agni Yoga öÄŸretileri, kiÅŸisel ve toplumsal dönüÅŸüme odaklanır ve "içsel ateÅŸ" aracılığıyla her türden ayrımcılığın aşılmasını ve daha yüksek bir bilinç durumuna ulaşılmasını öÄŸretir. Bu disiplin, kiÅŸisel yaÅŸamı insanlık ailesinin iyiliÄŸine adamanın yanı sıra, düÅŸünce, hissetme ve eylemde disiplinli bir sürece katılmayı gerektirir.

nicholas roerich.jpeg

Bir Ressamın Gelişim Süreci

Isvara, Roerich ailesinin St. Petersburg'un 55 mil güneybatısındaki kır malikanesinin adıydı ve genç Nicholas doÄŸa sevgisini burada kazanırken, kütüphane ona geçmiÅŸin; savaÅŸçıları, ÅŸehitleri, azizleri, kahramanları ve büyük savaÅŸları hakkında birçok hikâye saÄŸlamıştı. Ancak çimenli tepelerin arasındaki antik tümülüsler ve bir aile dostu olan arkeolog Evanovsky'nin etkisiyle, eski eserleri ortaya çıkarmaya ve sık sık resimlediÄŸi bitki, mineral ve kuÅŸları toplamaya ömür boyu ilgi duymasına yol açmıştı.

​

Petersburg noteri olan babası gibi bir avukat olarak kariyer yapmak Nicholas'ın kaderinde vardı, ancak 1893'te Ä°mparatorluk Sanat Akademisi'ne kaydolmasına izin verildi ve burada dini hakikat, kadim bilgelik ve güzellik arayışlarıyla ilham kaynaklarına olaÅŸtı ve daha genç yaÅŸlarda edebiyat ve sanat dergilerinde yazılar yazıp resimliyor, Pskov ve Novgorod'da kazılar yapıyor ve Rus dergilerinde ÅŸiirler yayınlıyordu. 

​

Ancak zaman içinde resim daha ağır bastı ve etkileyici öÄŸretmen Kuinji'nin tesiri altında, manzaralarındaki vizyoner içsellik duygusu Roerich ile geniÅŸ çapta seyahat etti ve eski Rusya'nın efsanelerini, halk masallarını ve azizlerini tasvir eden bir dizi tabloya baÅŸladı. Sonrasında Petersburg Üniversitesi'nde dersler verdi. 

Kazılarının sonuçları üzerine Arkeoloji Enstitüsünde profesör oldu ve aynı zamanda ÅŸehirde düzenli olarak sahnelenen Wagner'in müzik-dramalarına karşı bir sevgi geliÅŸtirdi ve bestecinin kadim efsanelere olan sevgisiyle yakın bir baÄŸ hissetti. Roerich 1900 yılında Novgorod'dayken eski dönem Rusya'sı uzmanı Prens Putyatin'in yeÄŸeni Elena Shaposhnikova ile tanıştı. Kendisi Tatar prenslerinin soyundan geliyordu, yetenekli bir piyanist ve besteci Mussorgsky ile akrabaydı. 

​

Nicholas Elena’ya evlenme teklif etti ve o da hayat boyu yoldaşı ve ilham kaynağı oldu. Ona 'uyum, ilham ve güç' anlamına gelen eski bir Rusça kelime olan Lada adını verdi. Onu Teosofi ile tanıştırdı ve 1901'de evlenmeden önce birlikte 'Gizli ÖÄŸreti'yi ingilizce olarak çalıştıkları söylenmektedir. Her ikisi de Mahatmaların rehberliÄŸinden içsel olarak emindi ve kendilerini bir ÅŸekilde Blavatsky'nin öÄŸretilerinin koruyucuları olarak görüyorlardı. 

​

Üstat Morya'dan ilham alan Blavatsky, daha sonra 'yeni bir döneme ve Maitreya'nın geliÅŸine hazırlananlar için' bir öÄŸretiler döngüsü kaleme alacaktı.

Roerich Paris'te Fransız ressamlar Gauguin ve Desgas'yı inceledi -Roerich'in cesur renk kombinasyonlarında onların etkisi görülmektedir- berrak soluk sarılar, fosforlu yeÅŸillikler, violetler ve magentalar, hepsi de anıtsal bir kaliteyle birlikte aranan parlaklığı yansıtmaktadır. 'Putlar', tarih öncesi Rusya'da bir tepede sabahın erken saatlerinde gerçekleÅŸen kurban töreninden önceki bir sahnedir; kutsal alanı koruyan uzun ahÅŸap putlar ve at kafatasları, sanatçının otantiklik arayışını ve insanın doÄŸayla erken dönemdeki birlikteliÄŸini yansıtan seriden bir tabloyu temsil etmektedir. 

Van Gogh gibi Roerich de sanki gerilim altındaymış ve yaratıcı bir ateÅŸle yanıp tutuÅŸuyormuÅŸ gibi hızla resim yapıyordu. 45 yıl boyunca neredeyse her gün resim yaptı, ancak bazı resimler üzerinde aylarca, hatta yıllarca çalıştı. Hiçbir zaman model kullanmamış ya da ön eskizler çizmemiÅŸtir, bu nedenle saf bir realist deÄŸildir. 

 

YaÄŸlı boya, tempera, akvarel, pastel ve kombinasyonlar kullanmış, her zaman eski Rus resimlerinde bulunan parlaklığı elde etmeyi amaçlamıştır. 

Ancak yaÄŸlı boyayı nadiren kullanmıştır çünkü yaÅŸla birlikte gelen 'üzücü deÄŸiÅŸimler' olarak adlandırdığı, resimlerin sıklıkla çatlaması ve 'eski çizmelerin rengine' dönüÅŸmesinden üzüntü duymuÅŸtur.

​

Bu nedenle, dikkat çekici ton netliÄŸini elde etmek için tuval üzerine tempera formunu tercih etmiÅŸ ve renklerin saÄŸaltıcı gücünden ve sembolik niteliklerinden -kırmızı cesaret, mavi barış, yeÅŸil bilgelik- açıkça bahsetmiÅŸtir. Sürekli olarak Rusya'nın insan ve doÄŸanın uyum içinde olduÄŸu, doÄŸanın gizemli güçlere sahip ve canlı göründüÄŸü, toprağın sonsuza kadar uzandığı ve insanın doÄŸanın ihtiÅŸamı içinde sadece küçük bir zerre olduÄŸu ulusal mirasının ve kadim sanatının güzelliÄŸi ve önemi hakkında öÄŸütler vermiÅŸtir.

​

Roerich ve eÅŸi 1934 yıllarında Rusya'yı dolaÅŸarak eski kiliseleri, manastırları, kaleleri, ÅŸehir surlarını ve kuleleri resmetmiÅŸ ve bunların korunması gerektiÄŸine dikkat çekmiÅŸlerdir. Birçok kilise için modern ikonalar, duvar resimleri ve mozaikler tasarlamışlar ancak Helena DoÄŸu dinlerine ve Petersburglu oryantalistlere duyduÄŸu derin ilgiden etkilenerek büyük Hint destanlarına ve Tagore'un ÅŸiirlerine deÄŸer vermeye baÅŸlamıştı.

Roerich 1906'da generallerin çocuklarının yanı sıra tüccar ve köylü çocuklarının da eÄŸitim gördüÄŸü ve öÄŸrencileri arasında kendisine burs verilen ekonomik olarak zor durumda olan Marc Chagall'ın da bulunduÄŸu Sanat TeÅŸvik Cemiyeti'nin Okul Müdürü oldu. Kısa süre içinde okul Rusya'daki en büyük okullardan biri haline geldi. Roerich'in ÅŸövale resimleri artık neredeyse tamamen tempera ve pastel boyalarla üretiliyordu; bu da eserlerine karakteristik saf, parlak renkler ve düz, kadifemsi bir yüzey kazandırıyor, beklenmedik etkiler ve benzersiz renk kombinasyonları oluÅŸturuyordu. Ancak tiyatro, ÅŸövale resmiyle ayrılmaz bir ÅŸekilde baÄŸlantılıydı ve sahne tasarımları ve kostümler artık zamanının çoÄŸunu iÅŸgal ediyordu.

 

Kısa Süreli Bir Vizyon: Ayinin Kökeni

​

Nicholas Roerich, birçok bale, opera ve oyun için, bazıları resimlerinde bulunan ilkel dünyayı, kadim halk masallarını ve efsaneleri yansıtan ve hepsi de etnografik, arkeolojik ve mimari detaylara çok dikkat eden setler ve kostümler tasarlamıştır. MüziÄŸi ve vizyonu büyük etki yaratmış bir besteci olan Wagner'in 1907'deki Yüzük (The Ring) için set tasarımları vardı ve Rimsky-Korsakov'un 1908'deki Kar Bakiresi (Snow Maiden) için zengin, çok renkli sesleri, her taÅŸ ve aÄŸacın canlı bir niteliÄŸe sahip olduÄŸu panteist bir doÄŸa görüÅŸüne ilham vermiÅŸti. 

​

Ardından, 1909'da Diaghilev'in Ballets Russes Paris prodüksiyonu Borodin'in Prens Igor'u için Orta Asya steplerinin sade ve sonsuz geniÅŸliÄŸini tasvir eden kostümler ve dekorlar, 1911'de Rimsky'nin Kitezh'in Görünmez Åžehrinin parlak renkleri ve süslü ilkelliÄŸi ve bir yıl sonra Ibsen'in dramatik ÅŸiiri 'Peer Gynt' için setler ve kostümler eklendi. Diaghilev'in Roerich'ten yeni bir bale için fikir üretmesini istediÄŸi ve onu genç, yetenekli besteci Igor Stravinsky ile tanıştırdığı söylenir. 1935'te konuÅŸan Stravinsky, hayalinde nasıl 'kısacık bir görüntü' belirdiÄŸini anlatır. "Ciddi bir pagan ayini gördüm," demiÅŸti, "Bir daire içinde oturan bilge yaÅŸlılar, genç bir kızın ölümüne dans etmesini izliyorlardı. Bahar tanrılarını hoÅŸnut etmek için onu kurban ediyorlardı." Ama bu ne kadar doÄŸru?

 

Stravinsky bu anısını yayınladığında, Roerich orijinal ilhamın kendisine ait olduÄŸunu söylerken, hikâyenin baÅŸka çeliÅŸkili varyantlarını da vermiÅŸti. 1913'te aralarındaki iliÅŸki kesinlikle bir iÅŸ birliÄŸiydi ve Stravinsky baleden 'bizim çocuÄŸumuz' diye söz ediyordu. Bir ressam arkadaşına göre Roerich tarih öncesi yaÅŸamın hayallerine tamamen dalmıştı ve 'TaÅŸ Devri', 'Putlar' ve 'YaÅŸlılar Toplanıyor' gibi baÅŸlıkları olan tabloları da bunu kanıtlıyordu. Ä°lkel zamanlara ait önceki sahne dekorları ve Roerich'in tarihi Slav mezarları ve höyüklerinde yaptığı sayısız arkeolojik kazıda ortaya çıkardığı baltalar, kemikler, çömlekler ve ritüel objeleri de vardı.

​

Dolayısıyla, Roerich'in Stravinsky'ye halihazırda 'Büyük Kurban' baÅŸlığını taşıyan taÅŸ devri balesi fikrini getirmiÅŸ olması daha olası görünürken, çeliÅŸkili anlatımlar Stravinsky'nin Roerich'i ölüm ve yeniden doÄŸuÅŸ dansına dair 'geçici vizyonunu' ete kemiÄŸe büründürmek için aradığını söylemektedir. Ancak Roerich'in konsepte hayat vermek için sadece dekorları (bkz. yanda) ve Stravinsky'nin de müzikteki 'dans unsurunu' saÄŸlamış olması pek olası deÄŸildir. Birlikte Roerich'in balenin dekor ve kostümlerini temel aldığı kadim halk geleneklerini incelediler ve Roerich baleden önce basına bilgi verilmiÅŸti. Stravinsky'nin partisyonu tamamlanmıştı ve eski Slavlar zamanındaki ritüelik bir geceden sahneler olacağını söylüyordu, kendi deyimiyle 'antik çağın yeniden doÄŸuÅŸu'. 

​

Koreograf Nijinsky için Roerich'in dekor ve kostüm tasarımları ilham verici olmuÅŸtur ve dansçıların temel duruÅŸ ve hareketleri, Roerich'in eski Rusya resimlerinde görülen oyma ahÅŸap idollere çok ÅŸey borçlu görünmektedir, çünkü ilk sakinlerin bu Spiritini taklit etmek istemiÅŸtir.

​

O ünlü açılış gecesinden önce- 29 Mayıs 1913'te Theâtre des Champs Elysees'de - Diaghilev Ayin'in balenin anlamına dair önceki tüm anlayışlara meydan okuyacağının farkındaydı ama seyircinin tepkisini tahmin edememiÅŸti. Dansçıların ilk hareketlerinden itibaren tiyatro Pierre Monteux yönetimindeki orkestrayı bastıran bağırışlar, ıslıklar, homurtular ve gürültülerle inledi. Bazı kavgalar patlak verdi, bir rivayete göre ertesi gün bir düello yapıldı. 

​

Nijinsky, ilk perdeden sonra locasını terk eden Stravinsky gibi tepkilerden son derece rahatsız olurken, Diaghilev dünya çapında tanıtım saÄŸlayacak bu skandal gösteriden gizliden gizliye memnun olmuÅŸ olabilirdi. Peki ya Roerich? O, balenin bu kavgacı, böÄŸüren kalabalığın ilkel içgüdülerini serbest bıraktığı yorumunu yaptı.  "Kim bilir?" dedi daha sonra, "belki de içten içe coÅŸkuluydular, duygularını en ilkel halklar gibi ifade ediyorlardı. 

​

Ama bu vahÅŸi ilkelliÄŸin, ritmin, kutsal sembolün ve hareketin inceliÄŸinin büyük ve kutsal kavramlar olduÄŸu atalarımızın rafine ilkelliÄŸiyle hiçbir ortak yanı yoktu." Bale o sezon sadece sekiz kez ve daha olumlu tepkilerin alındığı Paris ve Londra'da sahnelenecekti. Diaghilev yedi yıl sonra, yine Roerich'in dekor ve kostümleriyle, ancak bu sefer Leonid Massine'in daha az tartışmalı koreografisiyle yeniden sahneledi. Ancak 1987 yılına kadar, prömiyerden yetmiÅŸ beÅŸ yıl sonra, Amerikan Tiyatrosu tarafından tekrar sahnelendi. Bu ancak Joffrey Ballet Company ve dans tarihçisi Millicent Hodson ve Roerich uzmanı Kenneth Archer'ın üstün çabaları ve kapsamlı araÅŸtırmaları sayesinde mümkün oldu. 

​

Ä°kili, Nijinsky koreografisini ve Roerich'in kostüm ve dekorlarını titizlikle yeniden inÅŸa etti ve gelen tepkiler, Roerich-Nijinsky-Stravinsky evriminin o ebedi fenomenin, baharın yeniden doÄŸuÅŸunun temel gücünün bir kanıtı oldu.

​

Daha sonra Roerich KeÅŸmir'in uçsuz bucaksız topraklarında seyahat ederken birdenbire Ayin'in tam olarak geçtiÄŸi yere rastladı. "AteÅŸler yanıyordu," diyordu, "aynı kostümler, neredeyse tarih öncesi danslar, hatta aynı müzik tarzı vardı. 'Bahar Ayini'ni bestelediÄŸimizde KeÅŸmir'in bizi tam da bu dekorla karşılayacağını nasıl düÅŸünebilirdik?"

​

SavaÅŸ Yılları ve Bir KeÅŸif Gezisi 

​

Ancak Roerich artık büyük savaşın yaklaÅŸtığını görüyordu ve bu da duygularını 'Çatışma', 'Yılanın Çığlığı', 'MahvolmuÅŸ Åžehir' ve 'Göklerdeki SavaÅŸ' gibi büyük, kasvetli tuvallerde ifade etmesine yol açtı.  Ancak daha sonra, hayırseverlik faaliyetlerinin ortasında, Baghavad-Gita ve Binbir Gece Masalları'nın oryantal rüya dünyasından alınan imgelerle daha hafif bir tonda ve daha iyimser bir dönem geldi... 

​

Lotus çiçekleri, ÅŸelaleler, rahibeler, daÄŸlarda ÅŸafak vakti- hepsi de savaÅŸ zamanında barış ve huzuru ifade eden tablolardır. 'Aziz Panteleimon- Åžifacı' (aÅŸağıda) insanların zihinlerini barış, ÅŸifa ve huzura çeviren bu sembollerden biriydi ve bu nazik azizi yamaçta ÅŸifalı otlar ararken görüyoruz.

​

Ancak Roerich yavaÅŸ yavaÅŸ DoÄŸu'nun mitolojilerine ve köklü felsefelerine yakınlaÅŸtı ve bunlar ona olumlu ÅŸekilde hitap ederek onu sevgi, iyilik, barış ve birlik hakkında ÅŸiirler yazmaya teÅŸvik etti. Bu tür çalışmalar, Helena'nın yazılarının da verdiÄŸi ilhamla, tefekkürden ziyade bir ateÅŸ ve eylem yogası olan Agni Yoga sistemine dönüÅŸecekti. Åžöyle yazmıştı: 'Dünya kargaÅŸa içinde. 

​

KurtuluÅŸ için çabalayın. Yaratılışta yaÅŸamın mutluluÄŸunu fark edin ve gözünüzü çöle çevirin.' Ancak savaÅŸ yılları boyunca resim yapmanın ve yazmanın zorluÄŸu, 1915’te zatürre olmasına sebep oldu. 

​

Roerich iyileÅŸtikten kısa bir süre sonra, gelecek devrimi öngörerek Rusya'dan Londra'ya gitmeye karar verdi. Burada 1920 yılında 'Rusya'nın Büyüleri' baÅŸlığı altında resimlerini sergiledi ve Covent Garden için dekorlar tasarladı. Aynı yılın Ekim ayında ailesiyle birlikte Amerika'ya gitti ve New York'ta 400 resim sergiledi, ardından on sekiz ay süren bir turla 29 büyük ÅŸehre gitti. Ancak her zaman özlemini çektiÄŸi DoÄŸuydu ve 1923'te Helena ve 18 yaşındaki oÄŸulları George ile kutsal kültürel mekânları ziyaret etmek üzere Hindistan'a doÄŸru yola çıktılar.

​

Roerich ısrarla Himalayalar'a ve yıllar önce St. Petersburg'da bir Budist tapınağının inÅŸası ile uÄŸraşırken adını duyduÄŸu efsanevi Åžambala ÅŸehrini aramaya yöneldi. Åžambala'nın karla kaplı tepelerin arasında, uzak bir vadide saklı olduÄŸu söyleniyordu. Bu sadece bir zihin durumu muydu, meditasyonda ulaşılan aydınlanmanın Spiritüel bir sembolü müydü, yoksa yeni bir dünya barışı döngüsünü baÅŸlatmak için geri dönecek olan geleceÄŸin Budha'sı Maitreya'nın ikamet yeri olan fiziksel hac yolculuÄŸuyla ulaşılan gerçek bir yer miydi? 

​

Cevap ne olursa olsun, Roerich'ler Sikkim, Tibet, KeÅŸmir, Ladakh, Sibirya, Altay, Türkistan, Sibirya ve MoÄŸolistan üzerinden 4,2 km ile 6,3 km yükseklikte yaklaşık 35 daÄŸ geçidini kapsayan, 25bin km gibi iddialı keÅŸif gezisi (1924-8, 1930-31) düzenleyeceklerdi. Ruth A. Drayer'in 'Yolcular (Wayfarers)' kitabında yeterince ele alınan inanılmaz bir hikâye: Nicholas & Helena Roerich'in Spiritüel Yolculukları' ve Jacqueline Decter'in 'Nicholas Roerich: Bir Rus Üstadın Hayatı ve Sanatı (The Life and Art of a Russian Master)' ve Roerich'in kendi yazıları- 'Asya’nın Kalbi (Heart of Asia)', 'Altai Himalaya', 'Åžambala' ve önemli monografisi 'Himalaya' da detaylar bulunmaktadır. KeÅŸif gezisinin diÄŸer amaçları, iç Asya topraklarının ve insanlarının (yazılar ve resimlerle) bir kaydını oluÅŸturmak, daha fazla arkeolojik keÅŸif için olasılıkları araÅŸtırmak ve Asya halklarının kültürünü ortaya koyan sanat hazinelerini ve etnografik koleksiyonları güvence altına almaktı. 

 

Bu arada New York'ta ilk Roerich Müzesi açılmış ve daha sonra Roerich Cemiyetlerine dönüÅŸecek olan, onun barış, güzellik ve bilgi ideallerini ilan eden ve onu büyük bir yardımsever ve Spiritüel lider olarak kabul eden gruplar kurulmuÅŸtu.

bottom of page