
eskimeyen bilgelik
Işığın Mücevherleri tarafından sunulan çalışmalar; kurslar ve içerikler, Teosofi'nin derin perspektiflerini ve görüşlerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynaktır. Bu eğitimler, Teosofi'nin temel prensiplerini kapsayarak, ruhsal arayışı olan bireylerin bilgelik yolculuklarında rehberlik etmektedir. Teosofi'nin felsefi ve mistik öğretileri, insanın evrensel bilincini genişletme ve derinleştirme amacını taşır.
Işığın Mücevherleri'nin sunduğu içerikler, bu öğretileri anlaşılır bir şekilde hazırlayarak bireylerin ruhsal gelişimine katkıda bulunmayı hedefler. Bu kaynaklar, aynı zamanda pratik uygulamalarla desteklenerek öğrenme sürecini zenginleştirir. Bu çalışmalar ile birlikte, bireyler kendi ruhsal potansiyellerini keşfetme ve evrensel bilgelikle derin bir bağ kurma imkanına sahip olurlar. Işığın Mücevherleri, ruhsal arayış içinde olan herkesi, Teosofi'nin ışığında bilgelik yolculuğuna davet etmektedir. Çalışmalarımız, bireylerin ruhsal dönüşüm sürecine rehberlik ederken, aynı zamanda evrensel bir anlayış ve içsel denge kazanmalarına yardımcı olur.

Çağlar boyunca insan aklı, evrenin nasıl var olduğu konusunda felsefi, bilimsel ve dini çeşitli teoriler geliştirmiştir. Bununla birlikte, farklılıklar esas olarak sunum tarzındaydı, çünkü geçmişin tüm büyük zihinleri aynı bilgelik-doktrinini, aynı Teosofiyi dile getirdiler; bu, aslında bu dünyadaki ilk bilinçli insanlara diğer planlardaki Manasaputrik varlıklar tarafından öğretildi. Ama çağlar geçtikçe, bu kozmik felsefelerin temel anlamları gözden kayboldu ve geriye yalnızca sözcükler kaldı ve böylece, her biri bağlı olduğu orijinal dini-felsefi sistemin aşağı yukarı tamamen egzoterik yorumunu izleyen farklı düşünce okulları büyüdü.
Örneğin, kadim Hindistan'ın bazı düşünürleri, evrenin daha önce uzayda var olan kozmik karakterli bir maddeden bazı üstün zekâ tarafından yaratıldığını söyleyen Arambha doktrinini öğrettiler. Bu okul, evreni uçsuz bucaksız bireysel bir tanrısallık tarafından oluşturulduğunu öğretmiştir. Bu nedenle Sanskrit Arambha kelimesinin temel anlamı olan "başlangıç" olarak kullanılmıştır. Hristiyan bilgeliği aynı çizgide daha da ileri gitmiş ve sonsuz kişisel bir Tanrı'nın evreni yoktan yarattığı tamamen felsefi olmayan bir düşünce yapısı oluşturmuştur ancak bu sadece çaptan düşmüş olan Arambha fikriydi.
Sözde sorumsuz bir şekilde hareket eden üstün bir aklın iradesinin ve zekâsının dış ürünü olarak kesinlikle "yaratılmamış" olsalar da yine de bu Hindu düşünürler, her evrenin periyodik başlangıçları ve sonları olduğu anlamında haklıydılar. Ancak Gerçek şu ki, her evren basitçe eski benliğinin karması veya yeniden üretimidir- böylece kendi yeniden cisimleşmesinden önce gelen eski bir evren ve bu, evrimsel büyüme süreci boyunca her yerde aşamalı gelişme konsepti iş başında olmasına rağmen, zamansız bir süre boyunca tekrar eder.
Başka bir okul, evrenin- herhangi bir evrenin- akıldan üstün bir kozmik zekâ tarafından yayıldığını ve kendi içinden tezahüre akan tözün var olduğunu varsayan Parinama doktrinini öğretmiştir. Bu özel yayılım ya da fışkırma fikri, şu ana kadar, bu yüksek öneme sahip noktayı ekleyen ezoterik gelenekle uyumludur: Bu üstün kozmik zekâ, sonsuz sayıdaki bu tür diğer zekâlardan biridir ve sınırsız uzayda tek başına ve benzersiz değildir. (Bkz. Mahatma Mektupları, s. 73)
Üçüncü bir okul, Vivarta, doktrininin özü olarak, evrenin ilahi olanın kendisinin bir değişimi ya da modifikasyonu olarak ve dolayısıyla süreksiz ve dolayısıyla bir Mayavari üretim olarak ortaya çıktığını ileri sürer. Burada yine onların öğretilerinin belirli unsurlarıyla mutabıkız. Ancak bu okulun hatası, görünen evrenin gerçekten geçici bir kozmik yanılsama olduğunu kabul etmek yerine, gerçekliğin temeli olan ilahi özün bir bölümünün gerçekten bir yanılsama haline geldiğini reddetmesi gibi görünmektedir.
Bu üç ekol bilim, felsefe, din ile karşılaştırılabilir. Bilimsel bakış açısıyla Arambha; felsefi vizyona sahip Parmama ve gerçeği görmenin dini tarzıyla Vivarta.[1]
Özetlemek gerekirse: Arambha, bilimsel olarak nitelendirilen, evreni, atomlardan ziyade Monatlar olarak adlandırdığımız önceden var olan kozmik zekânın ve önceden var olan bireysellik "noktalarının" "yeni" bir üretimi olarak ilerlediğini öngören şeylerin kökenlerine dair görüştür. Her ne kadar böyle yeni üretilmiş bir evren, bir önceki evrenin karmik sonucu olarak kabul edilse de şimdiki zamanın eski "benliği ", yine de başlangıçlara, evrene "yeni" bir üretim olarak vurgu yapılır, aynı bilim insanlarının evreni yorumlaya bildikleri gibi.
Parinama, Arambha ile birçok temas noktasına sahip olmakla birlikte, evrensel güçlerin, varlıkların ve maddelerin içeriden yayılmasıyla üretilen ve ortaya çıkan ve böylece evreni bir tür yayılımsal veya evrimsel dönüşüm veya açılım ile var olmasına vurgu yapar.
Vivarta sistemi kozmik gizeme daha da derinden nüfuz eder ve dikkatini, kendisinin modifikasyonları veya bunların bir kısmı yoluyla kendisinin görünüşlerini[2] ürettiğini düşündüğü ilahi özün bitmeyen sürekliliğine sabitler ve değişiklikler, modifikasyonlar kozmik Mahamaya'dır.
Bu nedenle, görünür ya da görünmez olan tüm nesnel evren yanıltıcı olarak kabul edilir, çünkü üretken ilahi özün yalnızca kolektif bir modifikasyonu ya da modifikasyonlar dizisidir ve sonuncusu her zaman kendisi olarak kalır, ancak yayılımsal evrimi ortaya çıkararak nesnelleştirme yoluyla kendi görünüşlerini üretir.
Bu üç okul, Hindistan'da az ya da çok çeşitli fraksiyonlar halinde hala mevcuttur ve fikirleri dünyanın başka yerlerinde geçerlilik kazanmıştır. İçlerinde gerçeğin unsurları olsa da Birey olarak bir Yaratıcı veya Biçimlendirici olarak az ya da çok insani bir şekilde çalışan 'Yaratıcı' bir Yüce Zekâyı varsayıyor gibi görünürler ki üçü de çok antropomorfiktir.
Teosofik görüş, sınırsız Uzay'ı, sınırsız alanları içinde ve onun her sonsuz küçük matematiksel noktasında içkin yaratıcı ve biçimlendirici yaşam ve töz içerdiğini düşünmektir; Öyle ki, Sınırsız'ın bir bölümünde, görünen ve görünmeyen bir evren var olurken, bir başka bölümünde başka bir evren Manvantarik sonuna ulaşıyor ve kozmik Pralayasına hazırlanıyor olabilir. Böylece Sonsuzluk, herhangi bir zamanda kendi içinden evrenler yayan aktif, yaratıcı bir eylem olduğu varsayıldığında yanlış bir şekilde kavranır, çünkü bu, istekli ve biçimlendirici- dolayısıyla sınırlı- eylemi ima eder. Gerçek şu ki, bu tür her bir evren, bir uzaysal birim olarak, sınırsızda sonsuzluk boyunca var olmasına rağmen, yine de aktif bireyselliğin içkin tohumları nedeniyle tezahür eder. Kendi doğuştan gelen bireysel yaşamları ve bilinçleri ve enerjileri nedeniyle ortaya çıkan ve kaybolan ve var olan bu evren süreci, swabhava[3] doktrininin bir yönüdür. (Kendini üretme özelliği)
Tüm bu tür varlıklar- ister bir evren ister herhangi bir yere yayılan bir yaşam atomu- sınırsız Bütünün kuşatıcı zihni, bilinci, maddesi ve gücü tarafından çevrelenir ve her yere yayılır. H.P.B bu konuyu şöyle ifade etmiştir: "... Bilinmeyen neden, bilinçli ya da bilinçsiz olarak evrimi ortaya koymaz, sadece sonlu Aklın algısına periyodik olarak farklı veçheler sergiler." (Gizli Öğreti, Cilt II 487)
Buradaki nokta, "bilinmeyen sebebin” yaratıcı olma anlamında bir birey olmadığı, her şeyin içinden çıktığı, her şeyin sonsuza dek içinde olduğu ve tüm varlıkların sonunda kendi dinlenme ve iyileşme dönemleri için geri döndükleri engin sınırsız kozmik okyanus olduğudur.
Sınırsız Sonsuzluğu, evrimleşen yaşam dalgalarıyla birlikte inip çıkan bir bireysellik olarak hayal etmek tamamen yanlış olur. Tüm bu tür kozmik süreçler kavramları sonludur, ancak insan hayal gücümüz onları devasa olarak kabul edebilir. Sonsuz olan, sınırsız olan ve bilinmeyenin evrimleştiği söylenemez, çünkü yalnızca sonlu şeyler evrimleşir, çünkü evrim sonlu bir süreçtir. Evrim, karmanın işleyişini ifade etmenin başka bir yoludur, yani karmanın işleyişi ve evrim pratik olarak aynıdır.
Dhyani-Chohanik seviyedeki varlıkların bilincinde, burada, dünyadaki insan evrimi saf bir mayadır ve daha da yüce varlıkların bilincinde, Dhyani-Chohan'ın çok ötesinde, Dhyani-Chohan'ın evrimi bile saf bir mayadır. Dhyani-Chohan bizim için yüksek bir seviyede olsalar da durum böyledir. Bununla birlikte, mayanın en yüksek olduğu madde dünyalarında da evrim vardır- çünkü madde ve maya anlam olarak esasen aynıdır. Burada evrim üstündür çünkü karma üstündür ve bu nedenle evrim bizim için çok gerçek bir şeydir. Mevcuttur ama mevcut değildir.
Herhangi bir varlık tezahür etmeye uyandığında, süreç her durumda şimdiye kadar 'uyuyan' ilahi varlığın içinden yayılmasıyla başlar. Bu kelime (emanation), Latince kökenlidir ve düşüncenin zihinden akması ya da kaynağından bir ırmağın akması gibi, dışarıya taşmayı ifade eder. Yayılım, büyük ya da küçük, tezahür eden herhangi bir varlığın tüm yaşam süresi boyunca sürekli olarak devam eder ve aslında her evrimsel ilerleme, yayılan veya akan nedeniyle elde edilen bir büyümedir.
Yayılma ve evrimin tam olarak aynı olmasa da neredeyse aynı olduğunu düşünebiliriz. Aslında bunlar ister sonsuz kozmik ister sonlu küçük ölçekte olsun, aynı süreci görmenin yalnızca iki biçimidir. Evrim, varlık içinde tezahür etmemiş güç ve yeti olarak önceden var olanı ortaya çıkarmayı ve böylece salıvermeyi ifade eder. Herhangi bir düzlemde yayılma başladığında, aynı anda evrim de aynı şekilde başlar. Aksi belirtilmedikçe, bir nitelik veya yeti Monatın özünden akmaya başladığında, o andan itibaren aynı şekilde onun swabhavasını veya karakteristik niteliklerini ortaya çıkarmaya başlar. Şimdi evrimin tam tersi bir evrim söz konusudur: Daha önce açılmış olanın toplanması aşamasındayız. Bu nedenle, evrim, aynı zamanda yayılmış olanın tam ters prosedürdür.
Bununla birlikte, biz sonlu varlıklar için; tarif edilemez ilahi olan, evrim ve yayılımın aksine; maya ve onun tüm çeşitli eylemleri yeterince gerçektir, çünkü algılayan zihinlerimizin kendisi bu Mayavari süreçlerin ürünleridir. Ezoterik felsefenin objektif bir idealizmi öğrettiği söylenebilir: Evrenin ve onun tüm tezahürlerinin ve eserlerinin, onunla ilgili olanlar için "gerçek" olduğu; ama maya, evrenin başlangıçta kozmik bir Monat olarak ortaya çıktığı ve bu nedenle çağlar boyunca tekrar geri döneceği mutlak ve sınırsız Gerçeklik ile çeliştiğinde ise bu mayadır.
[1] Özellikle Hindu felsefesinin farklı okullarıyla ilgilenenler için aşağıdakiler yardımcı olabilir. Aslında altı okul veya darsana vardır, bu Sanskrit bir kelimedir, kelimenin tam anlamıyla vizyon anlamına gelir. Bunlar Gotama'nın kurduğu Nyaya'dır; Kaṇāda Kashyapa tarafından kurulan Vaiseshika, Kapila'nın kurduğu Sankhya; Patanjali'nin Yogası ve Vyasa tarafından kurulan Küçük ve Büyük Vedanta. Sankaracharya'nın öğretisinden dolayı Büyük Vedanta'nın en yaygın okulları Adwaita'dır. Hepsi az da olsa gerçeği içerir ama yine de her biri, kabul edilsin ya da edilmesin, ezoterik felsefe olan her şeyi bir araya getiren ana okulun tek bir dalıdır.
Bu altı büyük sistem mantıksal olarak üç çifte indirgenebilir:
-
Arambha'ya karşılık gelen Atomist okul diyebileceğimiz Nyaya ve Vaiseshika;
-
Parmama'ya karşılık gelen, yüksek manevi özlemleri ve kendi kendini eğitme pratiği ile birleştirilmiş ve yayılımsal evrimi ele alan Sankhya ve Yoga;
-
İdealist okul olarak adlandırılabilecek, Vivarta'ya tekabül eden Küçük ve Büyük Vedanta.
[2] Bu görünümlerin teknik adı nama-rupa'dır. Bu isim-form anlamına gelen Sanskrit bir bileşik kelimedir.
Fikirler veya kavramlar anlamında “nama” ve bu fikirlerin kendilerini gösterdiği nesnelleştirme veya görüntüler veya formlar anlamına gelen “rupa” dan meydana gelir.
[3] Bir zamanlar Budizm'de, öğretmenlerinin zaman ve mekânın herhangi bir yerindeki tüm entitatif (tüm koşullardan soyutlanmış) birimlerin veya varlıkların kendi içlerindeki doğal bireysel enerjiler nedeniyle ortaya çıkması ve yok olması konusundaki ısrarı nedeniyle Swabhavika adı verilen oldukça felsefi bir okul vardı. Bu enerjiler, ilahi olandan ruhsal, entelektüel, psişik, duygusal, astral, fiziksele kadar kozmik Gizemin tüm veçhelerini yönetmektedir. Şimdiye kadar bu okul ve ezoterik felsefe ile bir aradaydı; fakat Swabhavika'lar uzun yüzyıllar boyunca hem felsefi hem de anlayışta büyük ölçüde yozlaştıklarından dolayı bugün okulları neredeyse kılık değiştirmiş bir materyalizmden okulu haline gelmiştir.