eskimeyen bilgelik
Işığın Mücevherleri tarafından sunulan çalışmalar; kurslar ve içerikler, Teosofi'nin derin perspektiflerini ve görüşlerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynaktır. Bu eğitimler, Teosofi'nin temel prensiplerini kapsayarak, ruhsal arayışı olan bireylerin bilgelik yolculuklarında rehberlik etmektedir. Teosofi'nin felsefi ve mistik öğretileri, insanın evrensel bilincini genişletme ve derinleştirme amacını taşır.
Işığın Mücevherleri'nin sunduğu içerikler, bu öğretileri anlaşılır bir şekilde hazırlayarak bireylerin ruhsal gelişimine katkıda bulunmayı hedefler. Bu kaynaklar, aynı zamanda pratik uygulamalarla desteklenerek öğrenme sürecini zenginleştirir. Bu çalışmalar ile birlikte, bireyler kendi ruhsal potansiyellerini keşfetme ve evrensel bilgelikle derin bir bağ kurma imkanına sahip olurlar. Işığın Mücevherleri, ruhsal arayış içinde olan herkesi, Teosofi'nin ışığında bilgelik yolculuğuna davet etmektedir. Çalışmalarımız, bireylerin ruhsal dönüşüm sürecine rehberlik ederken, aynı zamanda evrensel bir anlayış ve içsel denge kazanmalarına yardımcı olur.
Brahma'nın kuşkusuz iki biçimi vardır: Biçimlendirilmiş ve biçimlenmemiş. Şimdi, biçimlenmiş olan gerçek dışıdır; biçimsiz olan ise gerçektir, Brahma'dır, ışıktır. Bu ışık güneş ile aynıdır. Maitri-Upanishad, VI, 3
Adwaita-Vedanta'da olduğu kadar Teosofide de Parabrahman ve onun kozmik perdesi Mulaprakriti- tek bir temel kavramın iki yüzü veya unsuru- genellikle Brahman'ın ötesinde hem uzayın hem de zamanın sınırsız genişliğini ve kendi evrenimizin peçesini, Pradhanasını ifade eder. Şimdi, Parabrahmanı, ne kadar geniş veya yüce olursa olsun, bir varlık olarak düşünmek yanlıştır, çünkü herhangi bir büyüklükteki bir varlık fiili olarak sınırlıdır ve Parabrahman, Brahman'ın 'ötesi' anlamına gelir ve Brahman Mutlaktır, bir evrenin hiyerarşisidir, başka bir deyişle, bir evrenin veya kozmosun en yüksek ilahi-manevi varlığıdır. Dolayısıyla Parabrahman bir varlık değildir; O Sonsuzluktur, O, anlaşılmaz Her şeydir, kıyıları olmayan mekânlar ile ne insan ne de ilahi bilincin erişimine açıktır, bunların ötesindedir.
Mutlak göreceli bir terimdir. O, felsefi Birdir, kozmik Köken olarak Birden iki gelir; ikiden ise üç; üçlüden ise kozmik dörtlü, ki bu yine yayılımsal (sızan, fışkıran) evrim yoluyla kendini gösteren farklılaşmaların çokluğuna neden olur. Dolayısıyla felsefi Bir, kozmik Mutlaktır; ama Sonsuzluğu temsil eden mistik Sıfır değildir. Sonuç olarak Sıfır, Sonsuzluk olduğu için sonsuz sayıda kozmik Birler, aynı şekilde kozmik Monatlar ve bu tür herhangi bir kozmik Bir'in türevleri olan çok sayıda küçük Monat içerir. Sonsuzluklar anlamında Mutlaklar yoktur.
Her varlık veya şey, ne kadar yüce olursa olsun, görecelidir- başka bir şeyle ve diğer her şeyle ilişkilidir. Her Mutlak, kendi hiyerarşisinin hiyerarşisidir; bundan sonraki tüm farklılaşmalar, bu hiyerarşinin sınırına kadar ondan kaynaklanır. Bu türden her Mutlak, kozmik bir Jivanmukta'dır ve nispeten mükemmel bir özgürleşme durumuna ulaşmış bir varlığı ifade eder. Brahmanizm'in Moksha veya Muktisi ve her ikisi de serbest bırakmak anlamına gelen Latince “Absolutum” kelimesi, esası veya kökeni nedeniyle tüm alt planlardaki kölelikten özgürlüktür. Böylece Mutlak, bir evrenin veya kozmik hiyerarşinin aydınlık tarafını oluşturan Merhamet Hiyerarşisinin en yüksek tanrısallığı veya Sessiz İzleyicisidir.
Mutlak, kozmik bir 'özgürlük' olan kozmik Jivanmukta ile “O” arasında muazzam bir fark vardır. Sonsuzu Mutlak olarak adlandırırsak yanlış yapmış oluruz, ne kadar yüksek olursa olsun, anında sonlu bir Varlığın zihinsel bir resmini yaratırız. Sonsuzluğun mutlaklığını öngörmek felsefi olarak imkansızdır. Sonsuzluk ne mutlak ne de mutlak değildir; Mutlak, belirli mantıksal öznitelikleri ifade eden ve dolayısıyla sınırlamayı ima eden bir sıfattır. Sonsuzluğa bu tür nitelikler yüklenemez; o ne bilinçli ne de bilinçsizdir, çünkü bunlar ve diğer tüm benzer insan nitelikler tezahür eden ve dolayısıyla sonsuz olmayan varlıklara ve şeylere aittir.
Mutlak kelimesinin yanlış kullanımı, Avrupalı filozofların bundan vazgeçememesi, kişisel bir Tanrının, sonsuz bir Kişinin (Bireyin) Hristiyan psikolojisinden kaynaklanmıştır. Uygun bir kavrayışta ortaya çıkan mantıksal bir düşünce dizisi izlediler; ama kullandıkları tabir yanlıştır. Bir kişi sonsuz olamaz: Bu terimler açısından bir çelişkidir. Mutlak bir kişi, bir hiyerarşinin zirvesi olabilse de bu hiyerarşi sonsuz sayıdaki diğer hiyerarşilerden yalnızca biridir; ancak Sonsuz, sayı, nitelik, nicelik veya biçim olmaksızın mutlak değildir. Bu yanlışlık, eski teolojik ve felsefi batıl inançların köklerine gitmektedir. Her ne kadar H.P.B., Mutlak sözcüğünü olağan ve yanlış manaya gelen anlamı da dahil olmak üzere sık sık kullanmasına rağmen, kelimenin doğru gramer ve mantıksal kullanımının son derece farkındaydı. Teosofik Sözlük'te, 'Mutlak' kavramı şöyle geçmektedir:
Evrensel ilkeye bağlı olarak "mutlak" kavramı ne sıfatları ne de sınırlamaları olan veya bunlara sahip olamayacak olan için kullanılması daha doğru ve mantıklı olan soyut bir ismi ifade eder.
Mulaprakriti'ye gelince: Bu, mula, kök ve Prakriti, doğa kelimelerini içeren Sanskrit bileşik bir kelimedir; bu nedenle kök, temel veya orijinal doğayı ifade eder. Parabrahman'ın diğer yüzüdür, ama daha özel olarak her hiyerarşik sistemin esas maddesidir.
Bir evren her ikisidir; özünde Parabrahman olduğu kadar Mulaprakriti'dir, çünkü bireysel Monatların ev sahiplerinden oluşur. Bir Monatın kalbi sınırsız Uzaydır ve sınırsız Uzayın iki yönü vardır: Yaşam veya enerji ve madde veya form. Biri diğerinden ayrılmaz haldedir.
Yaşam ya da enerji, Parabrahman diyebileceğimiz şeydir; madde tarafı ise Mulaprakriti'dir. Mulaprakriti'yi silin, eğer mümkün olsaydı, ki değildir, saf bilince, saf enerjiye sahip olurdunuz ve bu yine mümkün değildir, çünkü enerji ve madde, kuvvet ve töz gibi aynı olanın iki yüzüdür. Örneğin, elektrik hem enerji halinde hem de varlık halindedir; bilinç hem enerji hem de maddedir.
Vücudumuz temelde Mulaprakriti, kök-madde, temel öz, formda tezahür eder. Diğer her şey de öyledir- bir yıldız, bir ağaç, bir taş, bir hayvan, havada süzülen bir yaprak. Bunların özü Mulaprakriti'dir ve dipsiz boşluklarda Mulaprakriti, ama aynı zamanda Parabrahmandır.
Bu iki sözcükte, Parabrahman ve Mulaprakriti'de, Batı'ya ait belirsiz bir Sonsuzluğu imleyen ama bir olumsuzlama olmayan (sonsuz) zihinsel soyutlamadan tamamen farklı bir kavrayış elde ederiz. İnsan bilincinin varsayabildiği tek şey, Parabrahman'ın tam olarak etrafımızda gördüğümüz şey olduğudur- fiziksel duyularımızın bize tercüme edebildiği kadarıyla, ancak sınırsızca. Bu nedenle Parabrahman bir varlık değildir; terim olarak isme dönüşen tanımlayıcı bir sıfattır ve basitçe Brahman'ın ötesinde anlamına gelir. "Yukarıdaki gibi, aşağıda da” ve yukarıdaki ile aşağıdaki arasında temel bir fark yoktur. Her atomun bir molekül içerisinde evi vardır; her molekülün bir hücrede evi vardır, bir bedendeki her hücre; her beden daha büyük bir bedende, daha büyük beden de daha büyük bir mekânda bulunur. Bu durumda dünyamız, güneş eterinde yaşam alanına sahiptir; güneş sisteminin evi galaksidedir, evrendeki galaksinin evi, evrenin daha geniş bir evrendedir ve sonsuza böyle gider kadar ve “infinitum” ismi bizim Parabrahman deme şeklimizdir- ancak bu derin ve radikal farklılıkla birlikte, esas fikir Batı düşüncesinin neredeyse evrensel olarak görmezden geldiği içsel, görünmez, manevi dünyaları kapsar.
Her şey kendisinden daha büyük bir şeyde var olur ve kendisinden daha aşağıda olan bir sürü varlık içerir. H. P. Blavatsky, Parabrahman Uzayı dediği zaman, boşluğu kastetmedi, ama onu “Süre” kavramındaki gibi kullandı. Sürenin zamanla, anlarla, zaman-kesitleriye dolu olması gibi, Uzay da tezahür etmiş Monatlarla, Monat topluluklarıyla ve evrimleşme yolunda olan göreceli olarak daha düşük Monatların ev sahiplerini içeren çok ileri düzey Monatlar olan Mutlaklarla doludur.
Parabrahman'ın tüm anlamı budur ve Mulaprakriti onun diğer yanıdır. (Genişleyen ve değişimin olduğu yan) Parabrahman'ın bilinç tarafı ve Mulaprakriti'nin uzay tarafı olduğunu söyleyebiliriz. Parabrahman bir tür tanrı değildir. Bu sadece Uzaydır. Sonsuz kelimesi gibi, tamamen genelleştiren bir terimdir, insan bilincinin burada durduğunun bir itirafıdır. Sınırsız terimi de aynı şekilde bir çeşit sayaçtır. Sınırsız, sonlu, sınırlı varlıklar ve şeylerle doludur. Saf soyutlama olan bu kavramları somut gerçeklermiş gibi kullanıyor ve onlar hakkında düşünceler üreterek kendimizi kandırıyoruz.
Her şey -hatta “O” dediğimiz şeyde- daha büyük bir şeyin içindedir. Ancak “O” sözcüğü yine de bu kavramın tüm kapsamını ifade edebilmek için yeterlidir. Bir galaksi kozmik bir hücredir ve ada evrenleri olarak adlandırılan diğer kozmik hücrelerdir ve bu kozmik hücreler galaksiler arası eter içinde kaplanır (yıkanır) ve bazı ultra-kozmik, anlaşılmaz Varlıklarda birleşirler. Bir insan vücudunun hücreleri de mikroskop altında birbirinden ayrı görünseler de dünyada yaşayabilen bedeni oluşturmak için bir araya gelirler.
Aynı düşüncenin ilginç bir bilimsel ifadesi olarak, Amerikalı ünlü astronom Dr. Forest Ray Moulton'un “Think the Heavens (1935)” adlı kitabından iki pasaja yer veriyorum:
Bizi oluşturan temel birimler moleküller ve molekül zincirleridir. Yaşam süreçlerimiz onların özellikleriyle ifade edilir, düşüncelerimiz onların etkileşimleriyle koşullanır. Ama belki de sonsuz kozmik birimler dizisinde, canlı organizmalarda molekül rolünü oynayan başka birimler de vardır. Yüzüncü dereceden alt-elektronlar, deyim yerindeyse, bizim için bir saniye olan bir milyon nesil boyunca yaşayan bilinçli varlıkların molekülleri olabilir. Ve yüzüncü derecedeki süper-galaksiler de benzer şekilde, yaşam döngüleri hayal edilemez zaman aralıkları tüketen bilinçli varlıkların molekülleri olabilir. Her halükârda, cehaletimiz nedeniyle, sonsuz olasılıklardan yalnızca bizim seviyemizde yaşamın olduğunu varsaymak doğru olmaz. - Sayfa 300
Bu nedenle, kurucu öğeleri- deyim yerindeyse atomları- galaksiler veya yıldızlardan oluşan süper galaksiler olan akıllı varlıkların mevcudiyetlerini bir kez daha varsayalım. Yaşam döngüleri milyonlarca milyarlarca yıl olarak ölçülür, çünkü bu tür süreler yüksek derecelerdeki süper-galaksilerin önemli dönüşümleri için gereklidir, bu varlıklar sadece vücutlarındaki hücreler veya damarlarında dolaşan kan tanecikleri olabilir. Nefes aldıklarında, burun deliklerinden süper-galaksiler çıkıyor; kalpleri attığında, bir milyar ışık yılı büyüklüğündeki galaksiler titreşiyor olabilir. Bu varlıklar için bildiğimiz galaksiler, yalnızca kütle çekimsel genişlemeleri ve daralmaları ve formdaki salınımları belirsiz bir şekilde dalga paketleriyle ifade edilen elektronlar veya fotonlardır. Kaba duyu organlarına göre, galaksiler gibi küçük fiziksel birimlerin kesin olarak tanımlanabilir yerleri veya hareketleri yoktur, ancak bu varlıklar mevcudiyetlerinin sürdürür ve nicel bir özelliğe sahiptir. Onlar için galaksiler, istatistiksel ortalamalara göre süper-galaksiler de düzenin ortaya çıktığı kaosun birincil esas üniteleridir. - Sayfa 330
O halde özetlemek gerekirse, Parabrahman ve Mulaprakriti, tüm yerleşik varlıkları ile sınırsız Uzay anlamına gelir. Herhangi spesifik noktada bir Logos, Pralayasından, burada, orada veya herhangi bir yerde tezahür ediyor olabilir: Bu Logoi'lerin milyonlarcası aynı anda yeni Manvantaralara yayılıyor olabilir ve diğer milyonlarca Logoi’de kendi Pralayalarına geçiyor olabilir.
Kozmik evrim ve onun başlangıcı, eski kozmogonilerde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır: "Başlangıçta “O” vardı" ve bu başlangıç (alakasız bir şekilde) tüm Sonsuzluğun mutlak bir başlangıcı değil, sınırsız Süre içinde bir sistemin herhangi bir başlangıçlarından biri anlamına geliyordu. Zamanın başlangıcında Logos ortaya çıkar, Logos “Ondaki” sayısız Monatik noktalardan biri anlamına gelir ve o başlangıçtan Logos bir hiyerarşiye doğru evrilir. İster kozmik bir hiyerarşi, isterse bir güneş sistemi, bir insan veya bir atom olsun evrim devam eder. Ve bu mantıksal noktalar sayısızdır, uzaydaki her matematiksel nokta potansiyel bir logodur.
Kozmik Logoi veya evrenlerin bu tür tezahürlerinin içinde ve çevresinde, kadim bilgelerin saygılarından dolayı ima dışında nadiren bahsettikleri ve eski Hindistan'daki Vedik Rishilerin “TAT” olarak adlandırdıkları gizemlerin gizemi vardır. Bu, insanın kavrayışının ötesinde olduğu gibi, tezahür etmiş tüm evrenlerdeki en yüksek tanrıların sezgisinin de ötesinde olan “İsimsizdir”. O, sınırsız Sonsuzluk, başlangıcı olmayan, sonsuz süreler ve ebediyen var olan tamamen anlaşılmaz sınırsız yaşamdır.